11 Ocak 2013 Cuma

Çek Yasasında Son Gelişmeler


Temmuz 2012'de yürürlüğe giren yasa ile verilen çeklerin karşılıksız
çıkması veya senetlerin ödenmemesi durumunda hapis ve icra cezaları kalktı.
Artık ödenmeyen borçlarda eve icra gelmesi durumu tamamen ortadan kalkmış oldu.
Bu durum bir yandan sevindirirken, taksitli ürün veremeyecek olan ve
alacaklarını tahsil etmakte zorlanan esnaf kesimini ise üzdü.

Son dönemde, karşılıksız çekler artarken bu uygulama daha çok dolandırıcılara
yaradı. 2011 ve 2012 yıllarında ki karşılıksız çekler karşılaştırıldığında
%56.4 oranında karşılıksız çeklerin arttığı görüldü. Bu durumdan sonra hükümetten
bu yasa hakkında yeni bir düzenleme bekleniyor.
İcra davalarına bakan Avukatlarda icra döneminin kapanmasından şikayetçi.

Bu konu hakkında, hükümetten yeni bir düzenleme beklenirken bankaların risk
alması gerektiği düşünülüyor.

İMRALI GÖRÜŞMELERİ


imralı görüşmeleriYıllardır Türkiye'nin terör dolayısıyla yaşadığı kaos,
zaman zaman gündem değiştirmek için kullanıldı, zaman zaman
Türkiye'de ki gelişmelerin önüne geçmek için kullanıldı.
Binlerce Mehmetçik öldü, binlerce insan öldü, binlerce insan zarar
gördü. Köyler boşaltıldı, insanlar yurtlarından edildi. Milyarlarca
dolar harcandı.

Son günlerde, hükümet sözde terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan ile görüşmelere başladı.

Bu kimi çevreler tarafından olumlu, kimi çevreler tarafından olumsuz
karşılandı. Ama ne olursa olsun, Abdullah Öcalan binlerce kişiyi
öldürmüş olsa bile, şuana kadar ki olayların "tek sorumlusu" olmasa
bile, büyük mesuliyet sahibi Apo ile görüşmeler eğer kanı durduracak ise
Abdullah Öcalan ile görüşmeye değer.

Bu Abdullah Öcalan'ı "Sayın" yapar mı yapmaz.
Bu Apo'yu önemli bir adam yapmaz.
Bu Apo'yu barış elçisi yapmaz.

Ama artık kemiğe dayanan bıçağı artık çıkartmak için bunun yapılması
gerekiyorsa kesinlikle yapılmalı.


GÖRÜŞMELERDEN ÇÖZÜM ÇIKAR MI?


İmralı GörüşmeleriGörüşmelerden kısa vadeli çözümlerin çıkacağını beklemek hayalperestlik
olur. Ama uzun vadeye yönelik yararlı çözümlerin çıkması beklenebilir.
Kamuoyu, medya ve siyaset bu süreci baltalamaz ise, hükümet kararlı bir
biçimde bu yolda yürümeye devam ederse iyi şeylerin olmasını beklemek
hayal olmaz.

Bu görüşmelerin ciddiyet seviyesini, ilerleyen günlerde Abdullah Öcalan'ın
kişisel isteklerini şart koşup, koşmaması belirleyecek. Eğer ev hapsi
ve diğer konularda imtiyaz isteği devam ederse bu görüşmelerin Apo'nun
kişisel çıkarları uğruna yapıldığı sonucu çıkarılabilir.

1 Eylül 2012 Cumartesi

KELİMELER ÇARE OLMADI, BİR ŞANS DA MÜZİKLERE VERİN!


75 Milyon insan, Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Ermenisiyle, Rumuyla
"Türkiye Milleti" olarak biz bu topraklar üzerinde yıllarca beraber yaşadık. "Türkiye'liyim"
diyen herkese Türk olarak kabul ettik. "Ne Mutlu Türküm Diyene!" diyebilen herkesi bağrımıza bastık.
Kültür alışverişi yaptık sonra baktık ki kültürlerimiz aynı olmuş. Akraba olduk, dost olduk, arkadaş olduk,
yoldaş olduk, kardeştende öte olduk. Ekmeğimizi paylaştık işçi olduk, işveren olduk.

Aynı toprağı, aynı havayı, aynı suyu paylaştık.
Oturdukları yerden ahkam kesenler bilmez,
Çok misavirperverdir Güneydoğu halkı, suyunu paylaşır hiç çekinmez, Tanrı misafiri der başının üstünde ağırlar.
Çok kişi bilmez,
Kıbrıs Harekatında, gönüllü askerlik için Hakkari'de binlerce kişinin başvurduğunu.

Bir fitnedir düştü aramıza, yabancıların Türkiye'nin temeline koyduğu dinamit olan terör, bugün Kürt sorunu
olarak çıktı karşımıza.

Yıllarca anşatıldı, kardeşlik hikayeleri, Kurtuluş savaşında omuz omza savaştığımız, aynı ekmeği paylaştığımız;
Anlamadık!
Yılların verdiği yorgunlukla iki cephede katılaştıkça katılaştı. Kimse kimsenin adını dahi duymak istemez hala geldi.
Herkes yorgun düştü, herkes kayıplar verdi, daha tüyü bitmemiş evlatlar şehit düştü dağlarda.

Artık gün barış günü! Ne savaşlar ne teroristler bizi bölemeyecek. Türklerle Kürtler çok aşık ama anlaşamayan karı koca
gibi! Ne ayrılabiliyorlar ne de birlikte yaşabiliyorlar. Artık küskünleri barıştırma vakti.

Bu kelimeler yetmedi bizi kaynaştırmaya, biraz da sanata bırakalım kendimizi.
Herkes yalnızca bir sabah işe giderken, kendi müzik zevkini bir kenara bırakıp şu frekansı ayarlasın;
95.1 Radyo Özgür.

Türkçe, Kürtçe, Ermenice, Lazca ve bu topraklarda yaşan bütün dillerin,
mükemmel eserlerini bulacaksınız bu radyoda.
Hiç bilmediğiniz Ermenice şarkıya bayılacak,
Tek kelimesini bile anlamadığınız Kürtçe şarkıda hüzünleneceksiniz, Lazca şarkıda çoşacaksınız.

İnsanların kendini anlatmasında yetmeyen kelimeler, melodilerde yeniden can bulacak.
Belki o melodiler, anlamınıza yardımcı olacak herkesi, herkesi kucaklamanıza yardımcı olacak.
Ayrı ayrı değilde, kardeşçe beraber yaşamanın ne kadar renkli olabileceğini anlatacak bu
şarkılar size.



30 Ağustos 2012 Perşembe

İSLAMİ ARABESK


Türk toplumu, Göktürklerden beri tek tanrılı dine inanmaktadır. Öyle ki, İslam ve Göktengri
dinlerinde ki benzerlikler şaşılacak düzeydedir. İki dinde de tek Tanrı'ya inanılır, iki dinde de
yerin ve göğün 7 kat olduğu ifade edilir, iki dinde de ahirete ve cennet cehennem inancı vardır.

Türkler islamiyeti kabul etmeden önce de hak yolunda oldularının en büyük göstergesidir. Son peygamber Hz. Muhammed'in
dinine de kendi dinlerine bire bir örtüşmesinin de yarattığı kolaylıklarla, kendi istekleriyle
geçmişlerştir.

Fakat Türklerde ki bu din değişikliği, zamanla kültür değişikliğine dönüştü. Türkler kendi kültürleri
yerine Arap kültürüne kendilerini yakın görmeye başladılar. Dilimiz Arapça ve Farsça kelimelerin
istilasına uğradı. Arap alfabesi kullanılmaya başlandı. Gün geçtikçi de Arap kültürüne daha da yakınlaşıyoruz.

Arapları kutsal halk olarak görmeden önce,
Az çok Kur'an-ı Kerim bilgisi olan herkes bilir ki, Peygamberler, durumu en kötü olan milletlere
gönderilmiştir. Hz. Muhammed(S.A.V)'in de Arap toplumuna gönderilmesi onların yüceliğinden değil, sapkınlıklarındandır.

Bugün en çok Terör olayları en çok Müslüman, özellikle Arap ülkelerinde oluyor. Nerde kaldı Arapların kutsallığı?

Bugün Arap şeyhleri altın kaplama araçlarla gezerek israfın ağa babasını yapıp, sefillik içinde sürünen
diğer Arap halklarını unutuyor ve biz bu Arapları örnek almayai idol olarak görmeye devame ediyoruz.

Bugün Arap petrolleri birliği Opec, kendilerine zülmeden Amerikan Politikaları doğrultusunda yürüyor.

Bugün Arap baharı adı altında Araplar birbirini katlediyor.

Biz buna rağmen hala Arap kültürüne yakınlaşmayı, Araplaşmaya devam ediyoruz. Kendi dilimizi, kendi milletizi
küçümsemeden önce bunları görmemiz gerekiyor.

Levent Kırca'nın "Allah Türkçe bilmiyor mu lan, ben Atatürk Türkçesiyle dua edicem" açıklaması üzerine
tepkiler çığ gibi büyüyüp, Kırca dinsizlikle, ateistlikle suçlandı.

Oysa ki asırlarca, biz Kur-an'ı Kerim'i arapça okuyup hiç bir şey anlamadık. Namazmızı Arapça kılıp
onun içsel değil dışsal yönüyle ilgilendik. Ezan'ı Arapça dinleyip camiye çağırıldığımzı
anlamadık. Hala da bu hataları yapmaya devam ediyoruz. Bundan dolayıdır ki, din bizim için bir sembolden  öteye gidemiyor.
Bundan dolayı hurafeler bizim dinimizde en üst noktada. Bundan dolayı biz dinsel duygularla sömürülmeye en uygun
toplumuz.
Biz Türkçe dua etmeyi unutarak, Allah'tan istemeyi unuttuk. Dini sadece cehennem korkusundan yaşar hale geldik.
Biz nesillerimize Arapça'nın sadece okunuşunu öğreterek, dini kulaktan dolma yaşamaya mecbur bırakıldık. Bu dönem hala bitmiş değil ki
bu eğitim öğretim döneminde okullarda okutulacak arapça harfler. Arapça öğretilmesini anlayabilirim ama sadece arapça harflerin
öğretilmesine hiç anlam veremedi bu naciz bedenim vermeyecekte!

İslamı arabesk yaşamaya devam ettikçe, biz din bakımında en çok sömürülen millet olacağız, en çok hurafeler bizim milletimizde
olacak, en hoş görüsüz müslümanlar bizim milletimiz arasından çıkacak. Yıllardan beri olduğu gibi.

BİR MESNEVİ HİKAYESİ

Hz. Musa bir gün giderken dizleri üzerinde çökmüş bir çobana rastlar. Çoban yüksek sesle "Tanrım, nerdesin ki sana kul kurban olayım,
saçını tarayayım, çarığını dikeyim, elbiseni yıkayayım, bitlerini kırayım. Yüce Tanrım sana taze süt ikram edeyim, bütün keçilerimi
sana kurban ediyim" deyip duruyordu.

Hz. Musa sordu:
-Kiminle konuşuyorsun?
Çoban:"Yeri göğü yaradan Rabbimle konuşuyorum" dedi.
Musa çobanı azarladı
"Yaptıkların yanlıştır! Allah haşa insan mıdır ki ona bu şekilde hitap etmek doğru değildir!" dedi.
Aradan biraz zaman geçtikten sonra Hz. Musa'ya Allah'tan şöyle bir hitap geldi:

-Ey Musa senin görevin insanları bana yakınlaştırmak mı yoksa uzaklaştırmak mı? Neden o saf kulumuzu bizden
ayırdın? Biz söze ve dile bakmayız; gönüle ve hale bakarız! diyordu.

Türkçe dua etmek istedi diye, yanlış dua etti diye kimse ateist olmaz, dinsiz olmaz kafir olmaz.
Bu şekilde hitap edenlerde dinden uzaklaştırmaktan başka bir şey yapmış olmazlar!
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...